Baş Üstünde Kadınlar !

 40 Yılın Hatırına !

“Nazmiye, hadi yürü baş üstüne !”

“Tamam, dur, gidiyorum Tevfik.”

“Nazmiye biraz acele et, kakıcı aldın mı, kakıcı?

“Aldım, aldım, ay dur çarmıha takıldı, aman çok rüzgar var, ne diyorsun duymuyorum ?”

“ Nazmiye, çabuk ol, tekne durmuyor, al şu tonozu hadiii”

“ Sen biraz yavaş gel alıcam, hah taktım ucuna, oldu bu kez, alıyorum, ay kaçtı, suya düştü”

“Nazmiyeeee, gel buraya, gel. Nazmiye cicim, çabuk ol dedim sana ama, rüzgar esince, sürüklüyor işte bizi böyle bu tarafa  doğru, ben tonozun üstüne gelince, sen tık diye kakıcı ucuna takıp, alacaksın tonozu, sonra o demire, bak  gösteriyorum, işte şu demire dolarsın sonra”

Nazmiye iç ses : "Tutturdu bir tekne, ağzım yüzüm karıştı, saçım başım dolaştı, bu nasıl bir eziyettir, aman belim tutuldu

Tevfik iç ses : "Elalemin karısı, çoluğu çocuğu teknemiz olsa der, oldu mu da keyif eder, bizimkiler kaçmak için bahane uydurur, bak yine gelmediler, Nazmiye tekneyi seviyor aslında ama naz yapıyor işte, biraz sakin olsa yapacak da, panik yapıyor işte panik



Tevfik kaptan, güneşten solmuş, biraz da yıpranmış olan, denizcilik tecrübesinin ölçülebilir göstergesi; aslında Nazmiye hanımın, Tevfik beyin başına güneş geçmesin diye taktırdığı şapkasını, beyaz renkli yakalı pike tshirtünü, taş rengi şortunu ve pırıl eldivenlerini giymiş dümene geçmiştir.

Nazmiye hanım, yazlığın akşam pazarından aldığı, kenarları oyalı püsküllü beyaz tülbent kumaşından plaj elbisesi ve inci beyazı sedefli ojeleri, nazar değmesin diye hanım arkadaşlarıyla beraber aldığı, bileğine biraz da dar gelen, örme ip halhalı ile koya arzı endam etmişlerdir efendim.

Önce usul usul girdikleri koyda, bazen saatler süren demir atma veya tonoz alma çabaları, sıcağın da etkisiyle sinirleri germeye başlar. "Hanım", aslında "beyin" 40 yıllık hatırına katlanıyordur yelkenli teknede geçirilen tatillere. Hoş, demir attıktan sonra şöyle kendini suya bırakıverince tüm sinirler de yumuşamıyor değildir aslında. Torunlar da gelse daha çekilir olacaktır ama, gelin işte, “gelin işlemiştir bizim oğlanı,”, “Çocukla küçücük teknede rahat edemiyoruz, biz otelde kalalım,” diye.

Neyse, sonunda demir atılır, Tevfik bey özlediği teknesinin tadını çıkarmaya, bilumum alet edevat çantasını karıştırıp kurcalamaya, bir yandan da, Facebook gruplarında izlediği videolardan öğrendiği tüyoları düşünmeye başlar. Nazmiye hanım, suya girip serinlemeden evvel “gelini” görüntülü arar, torunla hasret giderip, içten içe ”Bakın burası ne kadar güzel, keşke gelseydiniz.” demek için.

Gün akşama dönerken, el ayak çekilir, Nazmiye hanım evde hazırladığı zeytinyağlıları dolaptan çıkarıp sofrayı kurmaya başlarken, Tevfik kaptan da rakı kadehlerine buz atıyordur.



                           

Bi Dakka Canım. Selfie Çekiyorum !

“ Bebeğim midem bulandı ama, daha ne kadar yolumuz var ? 

”Az kaldı hayatım, birazdan giriyoruz koya, hemen demir atarız, sana nasıl yapılacağını anlattım zaten”

Okey, okey hallederim  ben, yaaa efsane oldu bu tekne kiralama işi, instagram hesabım yıkılacak, dümende fotoğrafımı çeker misin ? ”

“Demir atalım, ondan sonra Titanic pozu bile yaparız hayatım”

 “Tamam, tamam. Ay dur bikinimi değiştirip geliyorum hemen”

………………

“Hayatım, hadi gel baş üstüne geç, demir atıyoruz”

………………

“Hayatım, neredesin ? Hadi gel, demir atıyoruz”

“Geldim, geldim. Ne oldu ? “

“Hadi baş üstüne geç de demir atalım, geldik koya

“Of çok güzel, şuraya bakar mısın ?. Denizin rengine bak !.Ayh, çekiyorum hemen instaya atmam lazım”

“Ceren hadi ama, geldik, ben sana okey deyince, aşağı işaret eden düğmeye basacaksın, tamam mı ?”

“Ok”

…………….

“Ceren, tamam, dur. Cereeeen stop. Cereeeen yeter dur.”

“Serdar, ne oldu bebeğim el kol işaretleri yapıp duruyorsun, bir şey mi oldu ?”

“Ceren, dur diyorum sana dur, durmuyorsun”

“E, duyulmuyorsun ki”.





Ceren, mini kot şortu, bikini üstü, bilumum kolye ve küpeleri, çok orijinal güneş gözlükleri ve fit vücuduyla, elinde cep telefonu eşliğinde, zaten baş üstünde aldığı “poz”isyonla ; Serdar ise, fosfordan maksimum oranda nasibini almış, suya - rüzgara ve etraftaki tecrübeli kaptanların bakışlarına dayanıklı malzemelerden üretilmiş yelken “badisi”, şortu, gözlüğü, eldiveni, şapkası ve göz kamaştırıcı duruşuyla koya giriş yaparlar.

Havalı duruş ve tavırların ardından bir süre sonra, Ceren sıkılmaya başlar, hem fotoğraf çekecek tadı da kalmamıştır, demir atma işi amma da uzamış, koyun içinde tekrar tekrar atılan turlar ve tutturamayışlar, tatil havasını söndürüp yerini derin bir sessizliğe bırakmıştır. Serdar fosforlar içinde yok olmayı ister ama, izleyiciler artık tekneden ziyade, avını, etrafında döne döne yoklayan, koklayan Jaws gibi görmeye başlamıştır Serdar`ın teknesini. Serdar her an sağ gösterip sol vurabilir çünkü.

Komşu tekneler, önce kokpitten göz ucuyla takip ederken, Serdar`ın demirle sınavını fark eden seyirci kitlesi, olanları daha geniş açı ile izlemek dürtüsüne yenik düşüp, yavaştan güverteye, kemereye, yerine göre baş üstüne kadar gidip, hatta daha da ileri gidip; 

“Kaptanım, şöyle gel, demiri at oraya sen beni dinle, bekle, tornistan ver, hayır önce demir insin sonra tornistanda hafif yol verirsin, tutmaz öyle, kızım sen boşla zinciri” 

gibi ünlemelerle Serdar`ın aklını almaya başlamışladır bile. Ceren çoktan Serdar`dan ayrılmaya karar vermiş olabilir, en azından akşam yemeğini küs geçirecektir. Karaya çıkıp, yemekten önce bir mojito içerken karar verecektir.





Baş Üstünde Dümenim Var !

“Bülent koya yaklaşıyoruz, hazırlan

“Bülent şuraya demir atarız, tam yerine gelince ben sana söylerim”

“Tamam Zeynep”

“Bülent, ben baş üstüne gidiyorum, gözün bende olsun, seslenince duyarsın”.

“Tamam Zeynep”

………………………………

“Olmadı, kaçırdın, kaçırdın Bülent. Bülent, bak kursta anlattılar kaç kez, rüzgarı karşımıza alıyoruz, sana söylediğim noktada tekneyi sabit tutarak demiri indiriyoruz hayatım, tamam mı ?”

“Tamam hayatım, bu kez yapıcam”

“Bülent, Büleeent olmadı yine”

 


Zeynep dominant karakterdir. Adeta her şeyi yönetmek için gönderilmiştir yeryüzüne. Bülent`in  ve teknenin  zaten yönetilmeye ihtiyacı vardır, bunu yapabilecek tek kişi vardır, o da doğal olarak Zeynep`tir.

Atlet tipi t-shirt, capri tayt, siperli Nike şapka , neon ipe tutturulmuş güneş gözlüğü, eldiven, korumalı sandaleti ile hazır; hafif etine dolgun ama lise grubundan kızlarla yaptığı dağ yürüyüşlerinden de antrenmanlıdır Zeynep. Baş üstünde, bir eliyle pruva ıstıralyasına tutunurken, diğer elini alnına siper edip, tüm koyu keserken, “Ben her şeyi biliyorum, sakın bana bulaşmayın” bakışı atarak girer koydan içeri.  Bülent mi ? Valla Bülent ne giyse fark etmez, Zeynep zaten onu da düşünmüş, uygun kıyafetleri söylemiştir önceden. Bülent için önemi de yoktur, bir şort bir terlik yeterdir, dahası da nedir yani !?. Zeynep mutlu olsundur yeterdir, ha bir de aklında, kış boyu internetten okuduklarını denemek vardır.

Zeynep`in talimatları çerçevesinde "birkaç" deneme ile demir atılmış, gergin hava kalkmıştır ortadan. Zeynep derhal yüzücü gözlüklerini takıp yüzmeye başlamıştır bile, Bülent dolaptan soğuk birasını almış, tıslatıp açmış, kokpitin gölgesinde “Google > search > demir atma teknikleri >enter tuşuna basmıştır.

 

Gün yüzünü akşama dönerken, Zeynep akşam yemeği için avokado ve kinoalı salatayı kokpite getirmiş, yemek saati için geç olduğundan, içecek olarak da oda sıcaklığında suyu tercih etmiştir.

“Bülent, bu saatte bira olmaz, gündüz iki tane içtin, yeter hayatım, belki biraz beyaz şarap içebiliriz”..

 


Baş Üstünde Olunmaz !

“Alo, yavrum, indiniz mi?”

“Evet annecim, valiz bekliyoruz

“Güzel, baban Sinan beyi yolladı, kapıda bekliyor sizi”

“Ok, Mami, akşam karaya çıkıcaz arkadaşlarla sözleştik haberin olsun, neyse hadi gelince konuşuruz, öptüm bye”

“Oktay, inmişler, birazdan yola çıkarlar”

“Hadi bakalım”

 


Oktay bey ve eşi Şermin hanım malum koya doğru yaklaşmaktadır. Metin kaptan 12 yıllık sağ koludur Oktay beyin. Metin, eski kaptandır, Oktay beyi kıramamış, kabul etmiştir işi. Metin kaptan pek marifetlidir; çok güzel meze hazırlar, etten iyi anlar, çocuklara göz kulak olur, aileden gibidir, denizciliği zaten tartışmaya kapalıdır. Bir de gemicisi olsa iyi olacaktır, kaptanlık, temizlik, "drinkti", yemekti, kahvaltıydı derken.. Neyse.. Bari yazları yanında biri olsa, biraz rahat edecektir, hayır yani yapamadığından değil, kaliteli iş çıkarmak istemektedir. Ama Oktay beyin vardır bir bildiği elbet (!?).

Sağ kol olmanın gerekliliklerini ziyadesiyle yerine getirir Metin kaptan, mesela yazlığa klima mı takılacak işin başındadır, güvendiği elektrikçiyi getirir, patronun da kaptanın da içi rahat eder, Şermin hanımın yakın gözlüğü Neriman hanımlarda mı kalmıştır, gidip alır getirir. Oktay bey “Rulman” işi yapar (Neyse bu rulman işi, bu işte para var sanırım, bilenler posta kutumu yeşillendirebilirler), Metin kaptan şirketin muhasebecisini bile yakın markajında tutar, gözü o adamı pek tutmamıştır. Patron inşaat işine girişmiştir mesela heves edip, kaptan gider gelir şantiyeyi arşınlar. Sağ koludur Oktay beyin, elinden ne gelirse yapar Metin kaptan.

 

“Oktay bey Lacoste t-shirtü, beyaz keten şortu, kemik çerçeveli güneş gözlüğü ile dümenin başındadır. Çok seviyordur yelkenli teknesini. Tekne de teknedir yani. Metin kaptan da Allah için iyi bakıyordur teknesine. Şermin hanım, dallı desenli şifon plaj elbisesi, her daim fönlü taralı saçları (Nasıl olduğunu asla anlayamadığım bir durum) , manikürlü, kırmızı ojeli elleri, şeftali tonunda hafifçe sürülmüş ruju, çerçevesiz ama sapları kıvrımlı, sarı metal güneş gözlüğü ile kokpitte dimdik oturmuş giriş yapacakları koyu seyretmektedir. Hem, baş üstünde olunmaz, zira güneşli hem de rahatsız edicidir, çok gerekli olmadığı sürece kokpit gölgesi tercih edilir.



“Metin, gel oğlum, al dümeni

“Geldim efendim”

“Metin kaptan, bak tam şuraya at demiri “

“Tamam efendim”

“Çocuklar senin yemeklerini özlemişlerdir, bu akşam karaya çıkmıyoruz, bir şeyler hazırlarsın”

“Seve seve Oktay bey”

“Metin, oğlum Şermin hanıma beyaz şarap, bana da bol buzlu bir viski hazırla”

“Tabii efendim”

“Metin, Sinan çocukları getirmiş, hadi al gel, dur hadi dur ben kullanırım botu

“Metin bey, “bordu” hazırlar mısın ?, Alara sever biliyorsun.”

“Hay hay Şermin hanım”

“Oktaycım, Alara üzerine çıkıp amuda kalkıyor, görmen lazım”

“Aklına koyduğunu yapar benim kızım”

 

Alara`nın müstakbel eşi Berke, kokpitte margaritasını yudumlarken, müstakbel kayınpederinden "hayat dersleri" alıyordur. Alara ise kamarasına inmiş, gün batımını kaçırmadan,  meşhur mekanda, arkadaşlarıyla buluşmak için acele ediyordur.

Metin kaptan, Şermin hanım ve Oktay beyin perhizine uygun akşam yemeğini hazırlamış, Alara hanım hazır olduğunda da gençleri botla karaya çıkaracaktır.




#TEKNEKEYFİ !

Sevim ve Cengiz, daha doğrusu Sevim hanım, direkli yatına nihayet kavuşmuştur. Her şey dahil otellerden kurtulmuş, başka bir dünyanın kapılarını aralamıştır. Hem çocuklarla izole ortamda tatil yapacak, hem de arkadaşlarıyla hoş vakit geçirecektir. Oğulları “Uzay” ve “Gezegen” okul çağında, kocasının işleri yolunda, artık hayatın tadını çıkarma sırası onlardadır.

 

Mutluluklar paylaştıkça çoğaldığına, iki oğlanın enerjisinin atılması gerektiğine, kocasına ve kendine de bir yoldaş lazım olduğuna göre Filiz ve Gökhan da aynı yaşlardaki oğulları “Dünya” ile beraber tekneye davet edilmiştir.

Filiz çok içten kızdır. Çocuklarla da ilgilidir. Gökhan`ın hayalinde de tekne sahibi olmak vardır, hatta birkaç arkadaşıyla eğitim de almıştır. Eğitim için aldığı eldivenleri de yanında getirmiştir. Cengiz`le dostlukları eskiye dayanmaktadır. Gökhan, efendi çocuktur, kötü gün dostudur, Cengiz`in her derdini dinler, ne istese yapar. Cengiz de esaslı adamdır doğrusu, Gökhan ne zaman sıkışsa eli üzerindedir.

Sevim kokpitte, Filiz`in meşhur bol telveli kahvesini içerken; Uzay, Gezegen ve Dünya kendi aralarında, tablet, telefon, saat , şnorkel, palet artık Allah ne verdiyse yarıştırmakla meşguldür. Cengiz dümende, Gökhan`ın eldivenleri elinde, “Görev verse de atlasam” vaziyetinde, sonsuz sorularla arkadaşının dibindedir. Filiz, evde hazırladığı sandviçlerle çocukların karnını doyurmuş, yoğurtlama tekniğiyle "iki bin beş yüz" faktör koruyucu kremi bir güzel sıvamış, bir aşağı bir yukarı beylere bira servisi yaparken, Sevim “#teknekeyfi” etiketiyle instagramda fotoğraf paylaşmakla meşguldür.



 

“Gökhan, hadi koya giriyoruz, sen kıyıya kadar yüzebilecek misin ?”

Yüzerim abi, merak etme”

“Seviiim, koya giriş yapıyoruz, çocukları toparla, koşturmasınlar ayak altında”

“Filiiiz, Gezegen nerede ?”

“Burda burda, yanımda, doymamış, yiyecek bir şeyler veriyorum Sevim”



 

Sevim, mayosunun üstüne bir pareo bağlayıp,  baş üstüne çıkmış, “park edilecek“ yerdeki suyun turkuaz  rengi olup olmadığını kontrol etmektedir. Filiz, yüzücü mayosunun altında dikey çizgili, belden büzmeli keten şortu, siperli şapkası ile kokpitte, oğlanları zapt etmeye çalışmaktadır. Gerekirse kendisi de kaptana ve kocasına yardıma koşmaya hazırdır.

Gökhan`ın aylardır beklediği o an gelip çatmıştır. Koltuk halatını “kucaklayıp” “cumburlop” suya atlamış, şapada şupada yüzmeye başlamış, bata çıka, debelene debelene  kayalıklara ulaşmıştır. En son tuvalete gittiğinde,  çıkardığı eldivenlerini giymeyi unuttuğunu kayalıklara ulaştığında fark eder. ”Ah, deniz ayakkabısı, nasıl düşünemedim, Gökhan`ın ayakları kaç numaraydı acaba, eldivenleri de unuttum, bu halatta kucakta durmuyor ki”.

 


“Gökhaaaan, Gökhan, abi çık hadi, bak şu kayaya bağlıcaksın

“Tamam abi”

“Gökhan, hadi oğlum acele et biraz”

“Bağla çabukkk”

“Tamamdır". (çift kulaklı fiyonk, bazen kördüğüm)

“Gel hemen, diğerini al”

 

Derken, birkaç git gel ve ekstra manevraların ardından , sonunda kıçtan kara bağlanma işlemi tamamlanır.

Uzay, Gezegen ve Dünya teknenin altından girip üstünden çıkar gün boyunca. Sevim, arkadaşıyla iki lafın belini kıramamıştır henüz, çünkü Filiz oturmak nedir bilmez. Beyler kokpitte muhabbetin dibine vurmuş, Gökhan`ın sol omzu, Cengiz`in sağ yanağı ve ensesi ıstakoz tonlarını yakalamıştır.

Birayla başlayıp, free shoptan alınan votkaya dönülmüş, eh artık karınlar da acıkmaya başlamıştır.



“Seviiiim, hayatım ne yiyoruz akşama?”

“Ceeengiz, tüm gün yolculuk, çoluk çocuk, kalabalık, zaten yoruldum. Hiç uğraşamam valla, ben tatile geldim,”.

“Gökhan, abi yakınlarda bir restaurant var mı baksana, sen anlarsın bu işlerden”

“Olur Cengizim , ben hemen bulurum”



 

Size anlattıklarımın doğru olduğuna yemin edebilirim, ama ispat edemem 😊

Bu yazımı okuduktan sonra, beyler boşanır mı, hanımlar tekneyi sattırır mı onu da bilemem !.

Denizin tuzuna bulandın mı bir kere, dönüşü olmaz bir seyre çıkmışsın demektir. O seyrin defterine adınızı yazdırın, baş üstünde kaptanın miçosu, yolunun yoldaşı olun derim :)



Denizin, altında üstünde, yanında yakınında olmanız dileğiyle ..
Yelkenlievim ⛵























 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Beynelmilel Ehliyet !”

Mykonos Makarnası !

Tekne Misafiri Bohçası !

Teknede Tuvalet !